Dil Yâresi
Dil Yâresi
Kelimeler var ya âh o kelimeler. Başımıza neler açıyor, neler…
Ne kadar fakirleşmişiz farkında değiliz. Düşünmeyi anlatan bir tek kelimemiz “düşünce” kalmış.
Oysa bakın klasik Türkçe’de düşüncenin nüanslarını anlatan kaç kelime vardı. Tefekkür, teemmül, tezekkür, karihâ…
Böyle güzel kelimeleri kullanmadan, ruhsuz kelimeler ile ” konuştuğumuzu zannediyoruz” sadece.
“Kelimeler şifa bulmazsa, medeniyet ihya olmaz” derler. Öyleyse doğru yerden bakabilmek için önce doğru düşünme metoduna sahip olmalıyız.
Mesela Romeo ve Juliet “ve” ile bağlı, Leyla ile Mecnun “ile” bağlıdır.
Sizce hangisi daha iyi bağlıdır?
Oysaki aşıklar arasındaki batıya özgü “ve” bağlacı bireyselliği, doğuya özgü “ile” bağlacı bireylerin birbiri içinde erimesini anlatır.
Şifa bulmayan, ruhsuz, konuştuğumuzu zannettiğimiz kelimelerin yanında birde dile getiremediklerimiz, diş geçiremediklerimiz var.
Konfüçyüs öğrencisine;
Dişlerim ağzımda mı diye sormuş
Hayır demiş.
Dilim yerinde mi?
Evet demiş.
Konfüçyüs;
Dişlerim sert olduğu için aşınmış ve kaybolmuş. Dilim yumuşak olduğu için kendini korumuş, dedi.
Ehliyetli ve liyakatli insan konuşur, itiraz eder, karşı çıkar ama ihanet etmez; zor zamanda etrafına sahip çıkar.
Kifayetsiz muhteris ise susar, itaat eder gözükür, onaylar; ama en kritik anda ihanet eder, satar.
O yüzden istikamet zor iş azizim.
Başlangıçta hak söz konuşmak ve Hak Teâlâ için konuşmak fikrinde olanlar; üzülerek ifade etmek isterim ki zamanla nefsine, makamına mağlûp olanlarımız az değil.
Selam ve dua ile…