Heybesinde rahmani olmayan öfke taşıyanlar, Allah’ın davasını layıkıyla temsil edemez
Heybesinde rahmani olmayan öfke taşıyanlar, Allah’ın davasını layıkıyla temsil edemez
Kendimi biraz dinleyince farkettim ki; geçmişte kurduğum hayallerimi, gördüğüm bir çok rüyamı yanlış yormuşum.
Meğer gülen de benmişim ağlayan da, kaçan benmişim kovalayan ise bozuk amellerim…
Geciken yüzleşmelerim, hayallerimdeki ve rüyamda nasihat ettiğim kişiler de benim öz nefsim imiş. Nasihate muhtaç olan benmişim.
Hiç kimseye bir şeyler anlatma veya yol gösterme iddiasında değilim. Yol mülahazalarım hep kendi istikametimi kaybetmemek için.
O yüzdendir yazdıklarım ve sözlerim önce kendi nefsime haykırışımdır. Sonra ise insanlığadır bu böyle biline…
İnsan evvela kendini tanımalı. Kendi zaaflarını, zayıf yanlarını bilmeli. Yoksa her önüne geleni suçlu yaftası ile karşılar.
Önemli olan her vakit her mecrada, her mekânda imanlı bir mümin olduğunu unutmamak gereğini yerine getirmektir.
Nefsimize sitem ederken, hayallerimizi biraz sesli dile getirirken belki de dilimizi törpülemeden ifade ediveriyoruz.
Belki de farkında olmadan birilerini incitiyor belki kırıyoruz. Belki de törpülemeden söylenen bu sözleri birileri üzerine alabiliyor.
Söylediğimiz bu sözleri üzerine alanlara; “aman yarası olan gocunur” diyoruz.
Zaten ülkede bu konuda da neredeyse “yaralı” olmayan olmadığına göre, kollektif başa çıkma biçimimiz “inkâr”a baş vurmak yerine, “gocunmalı” ve yaralar “iyileştirilmeli” dir.
Günahı işleyenlere değil günahlara düşman olunmalı. Bunu da yaparken de insan psikolojisinden anlayarak, karşı tarafı kazanmaya yönelik adımlarla gerçekleştirilmelidir.
Aksi durumda öfkemizi harlayan şeytan, egomuzu tatmin eden olacaktır.
Heybesinde rahmani olmayan öfke taşıyanlar, Allah’ın davasını ne yazık ki layığıyla temsil edemez. Kaş yapayım derken kafayı komple koparanlar olurlar.
Ve bu vebalin altında ezilmek bir Müslüman için çok ürkütücü olsa gerek.
Selam ve dua ile…