Kar yağar fikrimin en naif tarafına
Kar yağar fikrimin en naif tarafına
Koşuyoruz;
Ne için?
Ölümlü bir hayat ve yaralarla dolu bir bağır.
Nasipten ötesi yok…
Kimin yarası yok ki?
İnsan olmak tam da bu; “yaşamak yaralanmaktır.”
Kar yağar fikrimin en naif tarafına. Açtığım kitap sayfası direnir gözlerimden ruhuma akmamak için. Bilirim ya zaman geçer, yara kapanır, acı biter.
Yaşamak güzeldir; bir bahar esintisi, bir yudum su, çiçeklerin mis gibi rayihaları, sevmek, sevilmek güzeldir. Yaşamak yaralanmaktır, diyor bilge insan. Ve çoğu zaman inanmaktır tekrardan üzüleceğini bilerek…
Yaralandıkça tanıyor insan; hayatı, kendini ve hatta bir başkasını. Acıyı da tanıyor merhemi de. Ömrü bir yara almadan geçirsen, bunu yaşamaktan sayamazsın; tanımadan hayatı, ölemezsin. Nefes almak ve vermek gibi yaralar da yaşamın bir parçası.
“Yaşamak” diyor Cemil Meriç, “yaralanmaktan korkmamaktır.” Sanıyorum insanı yaşamda tutan tam da bu; hayatta kalıp acıda bir anlam bulmak ve zamanın tavında yaralarını tedavi etmek şeklinde devam ediyor; “zamanın parmakları her yarayı kapatır.” diye öğütler.
“Işık, yaradan sızar.” demiştir, başka bir bilge Kemal Sayar. Sanırsam, Hazreti Mevlânâ’dan ilhamla…
“Ayağımdaki yara, yerin inişli çıkışlı olduğunu öğretti bana” diyor Sohrap Sepehri. İnsan hayata açılırken yaralarına da açılır. Bu yüzden yaşamak yaralanmaktır. Yaşamayı seviyorsun o hâlde yaranı da seveceksin. Onarır, sağaltır bu sevgi.
Bu hayatı, kendini, insanları, yarayı ve merhemi en iyi bilen, tanıyan Efendimiz (SAV)’ di.
En çok yaralanan, en ağır imtihanlara tabi olan da O (SAV) oldu. Belki de bu yüzden yaraları en iyi O sardı. Her şeyi en güzel O sevdi. En güzel O affetti. En güzel yine O yaşadı bu hayatı.
Yara aldığı yerden tekrar yeşerir insan. Daha gür biter dalları bu sefer, her türlü rüzgara, fırtınaya karşı daha dirençli olur.
Kırılsa bile dalları tekrar yeşermesini bilir çünkü o acıyı önceden tattığı için yabancısı değildir. Bunla yaşamasını öğrenir zamanla.
Didem Madak şöyle tanımlıyor yarayı;
“Bazı yaralar yararlıdır buna inan, bazı yaralardan sızan kanla, tüm geleceğin yıkanır.”
“Işık, yaradan sızar.” demiştir, başka bir bilge de. Hazreti Mevlânâ’dan ilhamla…”
Bazı yaraların hiç dermanı olmaz ama sonra bir Niyazi Mısri’nin dizesi aklıma düşer “derman aradım derdime derdim bana derman imiş…”
“Beklentisi olmayanın hayal kırıklığı olmaz. Aşkın kapısına varmayanın yarası asla olmaz..” demiş sevgili Mevlâna…
Yaralarımız ile “biz” olacağız. Onlar sayesinde gönülden şükretmeyi öğreneceğiz.
Selam ve dua ile…