Mal-mülk sahibi olmak değil, Allâh’a kul olmak
Mal-mülk sahibi olmak değil, Allâh’a kul olmak
Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyurur;
“Birçok kimse vardır ki, dünyaya ait bir varlıkları yok diye kimse onlara îtibar etmez. Mevkîleri de yoktur, fakat onlar Cenâb-ı Hakk’ın indinde sâlih kullardır.
Kimilerinin de varlıkları vardır. Onlara îtibar ve alâka çoktur. Fakat onlar, âkıbetleri meçhul olan kimselerdir.”
Bugün “başarı”; makâm, servet, şöhret sahibi olmak olarak görülüyor. İnsanlar bu “başarılar”ın peşine takılmış durumda.
Oysa gerçek başarı, “tevfîk”tir. Yani nefsinin değil, Allah’a kul olmak, Allah’ın murâdına uygun düşünmek, niyetlenmek ve iş yapmaktır. Zira mal-mülkün, makamın kişiye hayır mı şer mi getireceği meçhuldür.
Hiç şüphe yok ki, engin bir gönüle sahip olmak olmazsa olmazımız olmalıdır.
Mesele; makam sahibi olmak değil, kerem sahibi olmaktır.
Niyet Allah’a kul olmak, Allah’ın murâdına uygun düşünmek değilse, bir makam, bir mevki sahibi olmak insanı saygın değil şaşkın yapar; mal mülk sahibi olmak insanı zengin değil azgın yapar; ilim sahibi olmak ise insanı âlim değil zalim yapar.
Gördük ki birbirimizin elinden ve dilinden emin olamıyoruz, sonra neden acı çektiğimizi anlamakta zorlanıyoruz.
Selam ve dua ile…