Salâ ile şehadete yürüyüş
Salâ ile şehadete yürüyüş
15 Temmuz 2016 yılında uğurladığımız isimleri gönül deryamızı süsleyen şehitler kervanını dün bir kez daha dualarla hatırladık.
Bu kervan öyle bir kervandı ki; genci de vardı, yaşlısı da; askeri de vardı, polisi de; işçisi, memuru, kadını, erkeği…
Tam tamına 252 can…
Bu 252 can’ın yanında, o gece tanklara geçit vermeyen, vatanı bir kez daha kanı bozuk hainlere mahkûm etmemeye yeminli binlerce vatanperver.
O vatanperverlerin tankın karşısında öyle bir duruşu, öyle bir yürüyüşü vardı ki, ölümü dahi korkutan bir yürüyüş…
Hz. Hamza gibi..
Ömer Halisdemir gibi..
Ve korkusuzca şehadete yürüyen nice yiğitlerimiz gibi..
O gece, devlet ile millet vücud bulmuş, farklı siyâsî görüşlerden insanlar, aynı vatanın paydaşı olmuştur.
O gece şucu, bucu yoktu.
Sağcı, solcu, ortacı, kenarcı yoktu.
O gün vatanını sevenler ile kanı bozuk hain FETÖ terör örgütü ile karşı karşıyaydı.
Akıl edememişlerdi ki; Müslüman Türk milletinin iman, vatan ve bayrağın kıymeti ömürle biçilemeyecek raddede üç temel element olduğunu.
Ve bu düşüncenin hiç bir zaman sekteye uğratılamayacağını.
Ve dün yine;
15 Temmuz’un Müslüman Türk milletin namusunu, şerefini ve birlik duygusunu dudak uçuklatacak hatıralarla dünyaya haykırdığı bir sanat eseri olduğunu.
15 Temmuz da, Yaradan’dan gelen ilham, can korkusunun vatan sevgisi altında nasıl ezildiğini.
15 Temmuz da, tankların önüne yatanların kafiyeli duruşunun lirik bir şiir olduğunu.
15 Temmuz da, “Salaların geceye bir örtü gibi serilişi ve mûsikînin zirvesi olduğunu…
Selam ve dua ile…